Killzone: Shadow Fall İnceleme
[video=youtube]
“Yeni nesil geliyor, yeni nesil!” diye bizleri gaza getiren firmaları sizin nezdinizde kınamak istiyorum. Yani yeni nesil dediğimiz şey sadece donanım veya alt yapısı geliştirilmiş sosyalleşme özellikleri midir? Yoksa firmalar işi başlangıç aşamasında buna mı çevirmek istiyorlar?
Dostlar ve canlar, Xbox One ve PlayStation 4 çok şahane aletler, tamam, kabul. Ancak ben ne oynayacağım bu makinelerde? Elimde PS4 var. Bakıyorum sağıma soluma Battlefield 4, FIFA 14 ve benzeri oyunlar var. E bunların hepsi zaten eski nesilde ve PC’de de var? Oynadım ben bunları. Bana PlayStation 4’e özel bir oyun lazım. Bakayım ne var orada? Killzone mu? Severim, sar bir tane, gönder.
Sevgili Turuncu Levye sakinleri, elimizde öyle bir oyun var ki kendisine zaman zaman tekme tokat girişmek, zaman zaman ise alıp sevmek istedim. Öncelikle şunu söyleyeyim, Killzone 2’den beri seriye çıkan tüm oyunları fazla fazla oynadım. Killzone serisini severim. Gerek evreniyle olsun, gerek şahane grafikleriyle olsun, gerek de multiplayer’ı ile olsun, kalbimde her zaman bir yeri olmuştur. Killzone: Shadow Fall’un PlayStation 4’ün çıkış oyunu olacağını öğrendiğimde de yüzümde gülücükler açmıştı. Fakat bu yeni nesil Killzone, beni öyle bir noktaya getirdi ki seriyle olan geçmişimi unuttum.
Gelin, hikayeden başlayarak, eleştirdiğim noktalara beraber bakalım.“Yeni Helghan’a Hoş Geldiniz”
Hikayemiz üçüncü oyunun çok sonrasında geçiyor. Ezeli düşmanlar barış arayışına girmiş. Vektalılar, Helghast’lara gezegenlerinde bir yer açmışlar. İki ulus biir arada barış içerisinde yaşamaya çalışıyor. Ancak bu iki ulusu birbirinden ayıran “The Wall” diye tabir ettiğimiz bir set tam ortaya dikilmiş. Setin öteki tarafında kalan Helghast’lar da “Yeni Helghan” isminde bir yerleşim yeri kurmaya başlamışlar. Bizim hikayemiz de Yeni Helghan’dan Vekta’ya sözde huzur içinde tahliye edilecek Vektalılardan Michael Kellan ve oğlu Lucas’ı görmemiz ile başlıyor.
Bu tahliye esnasında işler çığrından çıkıyor ve burada patlak veren olaylar Vektalılar ile Helghast’ların barış sürecini zedelemeye başlıyor.
Bizim oyun boyunca kontrol ettiğimiz karakter Lucas. Kendisi bildiğiniz düz asker. Ara sıra mantıklı kararlar alıyor, ara sıra saçmalıyor, ara sıra da karar bile alamıyor. Oyun boyunca kendisiyle zerre empati kurmayacağınız için karakterin üzerinde durmuyorum. Aslında neredeyse hiçbir karakterin üzerinde durmak istemiyorum. Çünkü hepsi birbirinden klişe ve kötü çizilmiş karakterler. Olayların gelişimini, karakterlerin davranışlarını bir kilometre öteden tahmin edebiliyorsunuz.
Peki karakterler böyle olur da, hikaye yerinde durur mu?
Durmaz.
Hikaye de karakterler kadar klişe ve tahmin edilebilir. İşin kötü tarafı, hikayeyi eleştirmemizin asıl sebebi tahmin edilebilir olması değil. Kötü işlenmiş olması. Hikayenin sunumu oldukça başarısız. Buna yüzeysel karakterler de eklenince ortaya karışık, ne idüğü belirsiz bir durum çıkmış. Bazen o kadar çok oyundan kopuyorsunuz ki “ben şimdi burada ne yapıyordum ya” derken kendinizi bulabilirsiniz.
Altyapısı oldukça iyi kurgulanmış bir evrene sahip olan Killzone, nasıl oluyor da her seferinde daha kötü bir hikaye ile karşımıza çıkıyor, doğrusu aklım almıyor. Yani evrenini yaratmışsın, atmosfer süper, geçmiş şahane, alt metinler hazır, ancak iş bunların üzerine hikaye yazmaya gelince, hem yazamıyorsun, hem anlatamıyorsun. Gerçekten bravo Guerilla Games!
[video=youtube]
+++++