İncelenecek oyun bir FPS olunca insan hep bir farklı hissediyor ya da bende böyle oluyorum diyelim. Benim neslimin oyun tarihinin en büyük FPS yapımları ile büyüdüğünü varsayarsak, farklı hissetmekte haklıyım diye düşünüyorum. FPS oyuncusunun gerçekten çevik, hızlı ve attığını vuran türden olduğu zaman diliminden bahsediyorum. Roketlerin üzerinden atladığımız -daha doğrusu bunun mümkün olduğu- oyunlardan bahsediyorum. Platformdan platforma uçtuğumuz, nefesimizi kesen çoklu oyunculu maçları anlatmaya çalışıyorum. Unreal Tournament, Quake, Half-Life ve Doom'un yıllarından.
Güneş piliyle iyileşen ve bizim zamanımızda geçen sözde MMFPS'lerden o kadar sıkılmış durumdaydım ki Titanfall açılırken kendimi çocuk gibi hissettim. FPS sonunda özüne, yani bilim kurguya geri dönüyordu.